Kategoriler
Denemeler

Sahiden O Kadar Önemli Mi? – Son

Otele girip odamızı bulduğumuzda çocuklar uçuş sebebiyle çok yorulduğundan hemen uykuya geçtiler. Eşim ve ben onlar uyurken birer bardak çay alıp ahşap masaya karşılıklı oturduk. Bir saat kadar hiç konuşmadan göz göze gelip çayımızı yudumladık. İkimizin de söyleyeceği şeyler vardı ve söylenecekler aynı şeylerdi. Bu sebeple konuşmak çok manasız olacaktı. Çaylarımızı içtikten sonra yarın bir yerlere gitme planı yaparak uykuya daldık.

Sabah erkenden uyanarak birlikte kahvaltı yaptık. Çocuklar meraklı meraklı etrafına bakıyor ve otelde gezinen enteresan giyimli insanları izliyorlardı. Eşim özvatanım hakkında görsel ve yazılı medyadan bir şeyler öğrenmişti ancak o da gördükleri karşısında çok şaşkındı. Kahvaltı bittikten sonra İstanbul’da bir ön gezi yapmaya karar vererek otelden ayrıldık. İlk gideceğimiz yer bir zamanlar Dünya’nın en kozmopolit meydanlarından olan Taksim’di. Gittiğimizde meydanın tamamen değişmiştiğini, kafelerin yerlerini dini kıyafet satan mağazalar ve bir takım lokantaların aldığını gördük. Hayır eskiden lokanta tarzı yerler vardı ancak bu lokantaların ortak özelliği yarısı Çin yemeği yapan yarısı da Arap yemeği yapan yerler olmasıydı. Başka farklı bir etnik kimliğe sahip yer kalmamıştı.

Gezinti sırasında kızımla aramda şöyle bir diyalog geçti.
“+Baba neden sokakta sadece erkekler var.”
“-Hayır kızım bak annen yanımızda”
“+Ama biz buraya gelirken polisler kimliğinize bakıp öyle izin verdi.”
“-Bir şey diyemedim.”

Taksim’den çıkıp Eminönü’ne geçmeye karar verdik. Eminönü’de Taksim’den farksızdı ne Galata Köprüsü’nde balık tutanlar vardı. Ne de denize karşı rakı balık yapanlar. Şehrin üstüne kasvet çökmüştü. Yani öyle ki kazara gülümseseniz polis ya da herhangi bir vatandaş kafanıza sıkabilirdi. Gülmeyi yasaklamışlardı sanki… İki yere gitmemiz bile tüm enerjimizi almamıza yetti.

Akşam oldu, otele döndük. Çocuklar gezintinin vermiş olduğu yorgunlukla hemen uykuya daldılar. Eşim gözümün içine bakıyor ve bir şey söylemek istiyordu. Biraz durdu ve şöyle dedi:

“+Buraya gelmek başından beri hataydı. Çocuklar Dünya’da böyle bir yerin olduğunu öğrendiler ama ellerine ne geçti. Hiçbir şey sadece kafa karışıklığı buradan gitmeliyiz. Biz sadece birkaç yeri gördük, kim bilir bu ülkede daha neler yaşanıyor. Lütfen ülkemize dönelim.”
“-Sen nasıl istersen ama bana bir gün daha süre verir misin? Çocukları birisiyle tanıştırmam gerekiyor.”
“+Tamam.”

Ertesi sabah sözde tatilimizin ikinci gününde çocuklarla beraber yaklaşık 15 yıldır gitmediğim annemin mezarına uğramaya karar verdim. Çocuklara annemi hiç anlatmadım. Belki sırası hiç gelmedi belki yanlış buldum ama canınızdan çok sevdiğiniz insanları birbirlerine anlatmıyorsanız bu hayatın pek bir anlamı kalmıyor bunu anladım. Mezar yerine gittiğimizde her şey bıraktığım gibiydi. Hiç şaşırmadım çünkü tüm inanış biçimlerinde ölenler ve mezar alanları dokunulmaz olarak kabul edilirdi. Özvatanın kimyası tamamen değişse de bu konuda insanlar ortak hassasiyet gösterebilmişti. Mezar taşının başına geldiğimizde hiç konuşmadan anneme içimden tüm iyi dileklerimi sundum. Çocuklar toprağa daha önce aldığımız papatyaları ve sümbülleri ektiler. Birisi eşimin en sevdiği çiçekti, birisi de annemin adını taşıyan çiçek. Oğlum etrafta oynayacak bir şeyler ararken kızım yine gözümün içine bakıyordu. Annemin vefatının ardından uzun zaman geçmişti ağlamıyordum ama onu her geçen gün daha çok özlüyordum. Kızım yanıma gelip elimden tuttu ve şöyle dedi:

“+ Babaannem neden öldü. Hasta mıydı?”
“- Hayır değildi kızım.”
“+ O zaman neden öldü?”
“- İnsanlar az sevgi görmekten ya da sevgisizlikten ölürler kızım. Unutma ölmek sadece bu dünyadan ayrılmak değildir. Bazı zamanlarda bu Dünya’da yürüdüğünü gördüğün insanlarda ölmüş olabilirler. Onların yüzlerine baktığında öldüklerini görürsün. İşte öyle insanlar gördüğünde yapman gereken onlara sevgini vermektir. O insanlar için yapabileceğin en iyi şey budur. Onlara karşı mutluluk veren bir ses ile yaklaş ve kalplerini kırma çünkü kızım bir kere geldiğimiz bu hayatta sahiden hiçbir şey o kadar önemli değil.”
“+ Baba anlamadım seni :)”
“- Biraz daha büyüdüğünde anlayacaksın canım kızım.”

eğer bu hayata bir kere geldiysek
ve bir daha gelemeyeceksek
söyleyelim aşıksak birisine
arayalım dostları aniden habersiz
ve gülümseyelim aynadaki görüntümüze

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.