Mesele ne yaptığın değil nasıl yaptığın…
Yaptığımız herhangi bir işin değerini belirleyen şey genel olarak çevreden duyduğumuz kadarı…Çevremizde bizi seven ya da bizi kırmak istemeyen insanlar (ki genellikle öyledir) çoğunluktaysa berbat ettiğimiz bir işe, duruma bile güzel yapmışsın, iyi olmuş diyebiliyor. Hâl böyle olunca biz vasat işler çıkarmaya, çevremizdekiler de buna onay vermeye devam ediyor. Yahu biz ne zaman sevdiklerimizin yüzüne çatır çatır abi ne kadar kötü yapmışsın, bence sen daha iyisini yapabilirsin deme cesaretini göstereceğiz. Cevap hiçbir zaman.
Atalarımızın bize bıraktığı miras mıdır yoksa ortak coğrafya kaderi midir bilinmez ama kaytarmaya ve kolay olan (ama çok da tatmin edici olmayan) işlere yönelmeye fazlasıyla meyilliyiz. Durum böyle olunca, ne ortaya kendimizle gurur duyabileceğimiz bir iş çıkarabiliyoruz ne de bizi ilerisi için kamçılayacak bir başlangıca sahip olabiliyoruz.
Eğer kimse bizi denetlemiyor ya da bize yaptığımız iş ile ilgili sorular sormuyorsa, saldım çayıra mevlâm kayıra modunda işler yapıyoruz. Son güne bırakma huyumuzun temel sebeplerinin başında bahsettiğim bu durum geliyor. Bu bir diyet programı, okunması gereken bir kitap ya da yetiştirilmesi gereken bir üniversite tez konusu olabilir. Verilen örnekler çoğaltılabilir ve bu örneklerin bir kısmı bizzat bizimle ilgiliyken, bir kısmı hem bizimle hem de çevremizle ilgili işleri kapsıyor da olabilir. Ancak aslında tek gerçek, işin temelinde her zaman kendimize duyduğumuz öz saygının yattığıdır.
Öz saygımız ne kadar fazlaysa yaptığımız işler o derece başarılı oluyor. Bu benim uydurduğum bir şey değil, irade ve disiplin yönünden kuvvetli olan insanlar verilerin gösterdiğine göre daha kaliteli işler çıkarıyorlar. Bu konu için basit bir örnek vermek gerekirse, kilolu bir birey olduğumuzu ve çevremizdeki insanların sağlığın için biraz zayıflamalısın telkinleriyle diyete başladığımızı düşünelim. Zihinsel kuvvetimiz ve irade gücümüz bu diyet için yeterli değilse, taş çatlasa 1-2 hafta içinde eski rutinimize geri döneriz ve hatta diyet yapılan o kısa dönemde yasaklanmış olan tüm sağlıksız gıdaları aşırı şekilde tüketme eğiliminde oluruz. (bkz.bağımlılıkta dopaminin rolü)
Yapılan araştırmalar ve gözlemler, bir insanın herhangi bir konuda tam anlamıyla alışkanlık kazanması için gerekli olan sürenin 66 gün olduğunu belirtiyor. Buradaki kritik nokta, alışkanlık edinilmek istenen konunun doğru seçilmesi ve aksatmadan bunu sürdürebilme gücünün kişi de var olmasında yatıyor.
Belirlediğimiz ya da belirleyeceğimiz bir konu için, ne olursa olsun bu işi en doğru ve en faydalı şekilde yapacağım diyerek konu üzerinde 66 gün aralıksız ve disiplinli şekilde çalıştığımızda sonuç sandığımızın çok daha ötesinde başarıyla sonuçlanıyor. Bizzat test ettim, size de tavsiye ederim…
Sonuç olarak, yaptığımız iş her ne ise önce kendimize eğrisiyle doğrusuyla bunun hesabını verebilmeliyiz. Dışarıdan gelen yapıcı eleştiriler ile zihnimizdeki sesi birbirine bağlayabilirsek, çok daha kaliteli ve başarılı bir hayatımız olacağına şüphem yok. Mesele ne yaptığın değil nasıl yaptığın öyle değil mi?
ÜÇ DİL
En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde
Ana avrat dümdüz gideceksin
En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde düşünüp rüya göreceksin
En azından üç dil
Birisi ana dilin
Elin ayağın kadar senin
Ana sütü gibi tatlı
Ana sütü gibi bedava
Nenniler, masallar, küfürler de caba
Ötekiler yedi kat yabancı
Her kelime arslan ağzında
Her kelimeyi bir bir dişinle tırnağınla
Kök sökercesine söküp çıkartacaksın
Her kelimede bir tuğla boyu yükselecek
Her kelimede bir kat daha artacaksın
En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde
Canımın içi demesini
Kırmızı gülün alı var demesini
Nerden ince ise ordan kopsun demesini
Atın ölümü arpadan olsun demesini
Keçiyi yardan uçuran bir tutam ottur demesini
İnsanın insanı sömürmesi
Rezilliğin dik alası demesini
Ne demesi be
Gümbür gümbür gümbür demesini becereceksin
En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde
Ana avrat dümdüz gideceksin
En azından üç dil
Çünkü sen ne tarih ne coğrafya
Ne şu ne busun
Oğlum Mernus
Sen otobüsü kaçırmış bir milletin çocuğusun.
Bedri Rahmi EYUBOĞLU
“Mesele Ne Yaptığın Değil Nasıl Yaptığın” için 2 yanıt
Bu denemeyi yazarken ilhamınız ne oldu? Örneklerinizi okuyup derinlere dalarken, denemenin başı ve sonunun uyuşmazlığı hakkında ne diyorsunuz?
Teşekkürler
Değerli yorumunuz için teşekkür ederim. Denemenin başı ve sonunun uyuşmazlığı derken kastettiğiniz durum nedir açıklayabilir misiniz? Bir de uyumlu yazı yazmak gibi bir niyetim hiçbir zaman olmadı.