Kategoriler
Denemeler

Evrensel Birey Olmak İçin Çabalamalı Mıyız?

Evrensel birey olmak için çabalamalı mıyız? sorusu zihnimi uzun süredir meşgul ediyor. Zamanla bu soru, kendime sürekli sorduğum ve hatırlattığım bir durum haline geldi. Farkına çok geç vardığım kavramları ve olayları derinlemesine incelemeye çalışmam için böyle sorular sormam gerektiğini öğrenmem ise sorudan daha uzun bir zamanımı aldı. Ben, pek çok konuda evrensel birey olmaktan şu an için oldukça uzağım. Ancak bu durumu değiştirmek için gösterdiğim çaba bile kendimi takdir etmeme yetiyor. Umarım bundan 5 yıl sonra takdir durumu, tebrik etme durumuna dönüşmüş olur. Bu sitedeki yazıları düzenli takip eden birileri var mı bilmiyorum ama kendime bu soruyu ilk sorduğum zamanı çok iyi hatırlıyorum. Tarih tam olarak 10.11.2020 idi. Benim için bu tarih, Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm yıl dönümü olmasının yanı sıra Annem’in vefatının üçüncü ayının dolması anlamına geliyordu. Çok karmaşık duygularla işe gittiğimi ve aynı biçimde çalıştığımı hatırlıyorum.

Bütün gün bir Atatürk’ün hayatını bir de Annem’in hayatını düşünmüştüm. Atatürk’ün bu ülke için yaptıklarını bir kenara bırakarak kendisi için neler yaptığıyla ilgileniyordum. Annem’in ise ne kadar istemiş olsa da (bizzat şahidiyim çok istemişti) Cumhuriyet rejimine rağmen aile baskısı ve çeşitli sebeplerle kendisi için yapamadıklarıyla… Bu iki çok farklı bireyin ortak noktasını bulmalıydım. Bulmalıydım ki taze acım yerini sabretmeye bırakmalı ve ben yine kendimi gerçekten mutlu hissetmeliydim. Atatürk ile Annem’in birçok ortak noktası mutlaka vardı ancak ben, benim için en anlamlı olanı bulmak istiyordum. Günün sonunda aklıma, ben üniversitede çok zor bir dönem geçirirken Annem’le yaptığım telefon görüşmesi geldi. Şöyle demişti: “Beni bu kadar korkak yetiştirmeyip, zorla evlendirmeselerdi hep okulda olmak isterdim. Sen şu anda kendi emeğinle zorlaya zorlaya istediğin bölümü okuyorsun. Bu kadar kolay pes etmemelisin orada olmak için çok çalıştın. Zorlanmadığın zaman bir anlamı yok. Bence istediğin işi Dünya’nın her yerinde yapabilecek bir azmin ve iraden var. Gerçekten istiyorsan gerçekten çok çalışman gerekecek.”

Bana bu cümleleri okuma yazması azıcık olan köy ortamında büyümüş sonradan İstanbul’a gelmiş bir kadın söylüyordu. Peki bu kelimeler içerisinde Mustafa Kemal Atatürk’ün yeri neredeydi. “Hep okulda olmak isterdim, hep okulda olmak, hep okulda…” Ulu Önder hayatını cephelerde geçirdi ve bunu bir ulusun kurtuluşu için yaptı. Ancak yaptığı daha önemli bir şey vardı. En başta, her zaman öğrenmeye ve gelişime açık bir kişiydi. Öğrendikleriyle çevresine bilgi vermekten ve katkı sağlamaktan, Dünya ile her anlamda rekabet edebilen bir toplum yaratma tutkusundan bir an bile vazgeçmedi. O hâlde mesai bitimini bekleyen bana ne oluyordu. Aynı günün akşamında epey silkelendiğimi ve geçmişin acısı ile geleceğin umudunu birleştirmeye karar verdiğimi hatırlıyorum. Acım geçmişi değiştiremeyeceğimi, umudum ise henüz hiçbir şeyin bitmediğini bana hatırlatacaktı.

Sorun olan konu şu ki her şeyi çok çabuk unutuyoruz. Bilmemiz gereken birkaç şey var. Bunlardan ilki, her geçen gün biraz daha yaklaşıyoruz o malum sona. İkincisi, denemediğimiz hiçbir konu için potansiyelimizi asla keşfedemeyecek olmamız. Üçüncüsü, denemiş olmanın mutluluğu her zaman başarısız olmanın üzüntüsünden daha büyük olacak.

Mustafa Kemal Atatürk literatürde devlet adamı olarak bilinir. Ancak pek çok ülkede vizyoner kimliği ve uluslararası alanda yaptığı çalışmalar ile insanlara ilham olmaya devam ediyor. Naçizane fikrim böyle bir liderin kurduğu ülkede, ben mi kurtaracağım bu ülkeyi demek bize yakıştırılacak son söz olmalıdır. Daha fazlasını önce kendimiz, sonra ülkemiz için yapmalıyız. Bu sayede, kafamıza kazınmaya çalışılan Dünya ile savaşma fikri yerini onunla işbirliği yapmaya bırakacak ve böylelikle yaptığımız işlerin kalitesi ülke sınırlarını aşmış olacaktır. Rekabet, içerisinde kin ve düşmanlığı barındırmıyorsa bu hayattaki en yapıcı kavramların başında gelir. Evrensel birey olmak için çabalamalı mıyız? sorusunun cevabı benim için yaşım kaç olursa olsun her zaman evet olarak kalacak. Evrensel birey olmak zorunda mıyız? sorusunun cevabı ise içimizde yatan tutkunun büyüklüğü ile alakalı olduğundan orasını sizlere bırakıyorum.

Annem istedi ama yapamadı, Mustafa Kemal Atatürk ise idam cezasından bir ülke kurmakla kalmadı çok daha fazlasını yaptı. İşte ben bu iki insanın tutkusunu paylaşıyorum. Hepsi bu.

Yazıyı okumasanız da videoyu izlemenizi şiddetle öneririm. Biz çok farklı bir liderin evlatlarıyız. Daha fazla farkına varmak umuduyla.

Yaşa Mustafa Kemal Paşa Yaşa, Nice 100 Yıllara

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.